Tag Archives: başarı

Bence Ev Ödevi

Bugün oğlumun veli toplantısına katıldım. Öğretmenlerle görüşmek için sırada beklerken bir başka veli ile ayak üstü sohbet ettik. Çocuğunun bu sene dikkatini toplamakta geçen yıla göre daha gerilediğini ve ödevlerini yapma konusunda isteksiz olduğunu söyledi. Ben de oğlumda geçen yıla göre bir değişiklik olduğunu düşünmemekle birlikte, ödev yapma konusunda isteksizliği görebiliyorum. Sohbet sırasında ben verilen ödevlerin çok fazla olduğunu düşündüğümü söyledim. Diğer veli de başka okulların çok daha fazla ödev verdiğini ve bununla birlikte çocukların daha fazla ilerleme gösterdiğini düşündüğünü belirtti. Bu sohbetin ardından ben de ev ödevleri ile alakalı düşüncelerimi yazmak istedim. 

Öncelikle belirtmeliyim ki ilkokulda ev ödevi verilmesini doğru bulmuyorum. Bu düşüncem oğlum okula başlamadan önce de bu şekildeydi, şu an üçüncü sınıfta ve aynısını düşünüyorum. Bu düşüncemin en önemli sebebi okul saatlerinin yeterince uzun olması. Özel okulları düşündüğümüzde bir çocuk adeta bir yetişkinmişçesine mesai yapar gibi okulda bulunuyor. Bu durumun üzerine bir de evde çalışacak olması bence kabul edilebilir değil. Ben nasıl ki bir profesyonel olarak gün içerisinde mesai saatlerimde çalıştıktan sonra evde fazla mesai yapmak istemiyorum çocukların da böyle düşündüklerine ve böyle düşünmeye hakları olduğuna inanıyorum.

Ev ödevi verilmesini savunan kişilerin şimdiye kadar gördüğüm iki temel argümanı mevcut. Bunlar, ev ödevlerinin çocukların sorumluluk sahibi olmalarına ve akademik başarıya destek olduğu sanrısı. İki argüman da destek oldukları konusunda haklı olabilirler ve muhtemelen bilimsel bir ölçüm yapsak doğru çıkabilirler. Fakat, derdimiz çocuklara sorumluluk sahibi olmalarını öğretmek ve akademik başarı ise bunun yöntemi ev ödevi mi olmalı benim bu noktada soru işaretlerim var. Ev ödevi yöntemi ile bu iki alanda kazandığımız faydaların, ev ödevi vererek kaybettiklerimize değer olduğunu düşünmüyorum. Yapılan bu ödünleşimin sonucunun çocuklarımız için kazanç sağlamadığını sanıyorum. 

Bu noktada ev ödevi vermenin bize kaybettirdiğini düşündüklerimi not etmek istiyorum. Bana göre en önemli kayıp çocuğun zaman kaybediyor olması. Okuldan eve dönen çocuk kendine ayıracağı oyun zamanından veya ailesi ile geçireceği paylaşım zamanından kaybederek ödev yapıyor. Zaten yeterince zamanı okula ayıran çocuk kendi gelişimi için gerekli olan oyun ve aile veya arkadaşlarla etkileşim zamanında yine öğretim odaklı bir konu ile uğraşıyor. Bu durumun çocuklardaki iletişim ve eğlence tatminini sağlayamamalarına ve dolayısı ile okul zamanında bunlara yer aramaya sebep olduklarını zannediyorum. Oyun oynayarak yeterince eğlenemeyen, ailesi veya arkadaşlarıyla serbest zaman geçirerek iletişim ihtiyacını doyuramayan çocuğun ders saatlerinde arkadaşlarıyla konuşmasının veya dersi sulandırmasının çok da beklenmedik davranışlar olmadığını düşünüyorum.

Çocuğun bir diğer kaybının da okula ve derslere karşı tepki geliştirmesi olduğunu zannediyorum. Kendi oğlumda gözlemlediğim kadarıyla kreş döneminde ödev verilmemesine karşın öğrendiği ve ilginç bulduğu konuları evde gelip bize anlatıyordu. Buna ek olarak o konu ile ilgili daha ileri bilgileri ona öğretmemizi talep ediyordu. Yani derslere karşı kendisinde bir merak uyanıyordu. Merakın öğrenmenin en büyük sebebi olduğunu burada bir kez daha not etmeden de geçmek istemiyorum. Bu gün hala ödev verilmeyen derselerde benzer durumu azalarak da olsa gözlemleyebiliyorum. Ödevlerin kendilerinden çaldıklarının farkında olan çocukların, kendilerine kötülük yapan derselere karşı tepkili olması ve onlardan hoşlanmamasını da çok normal olarak görüyorum. Kimse kendinden bir şeyler çalan, ona zarar veren kişi veya şeyleri sevmez.

Temelde bu iki kaybı yaşamadan çocuklarımızın sorumluluk duygusunu ve akademik başarılarını nasıl destekleyebiliriz konusundaki düşüncelerimi de burada not etmiş olayım. Öncelikle sorumluluk tarafı ile başlayacak olursak, bir çocuğun hayatındaki tek sorumluluk ev ödevleri olmadığı için sorumluluk duygusunu sadece onun üzerinden geliştirmek mecburiyetinde olmadığımız açık diye düşünüyorum. Spor yapan bir çocuk; ekipmanlarının hazırlanması, yola çıkış vaktine göre evdeki işlerinin düzenlenmesi gibi sorumluluklarını yerine getirebilir. Buna ek olarak, evde kendi yaşına uygun ev işlerinin sorumluluğunu alabilir. Bu tarz sorumlulukların çocuğa devredilmesinin, sorumluluk duygusunun gelişmesine ev ödevinden çok daha etkin katkı yapacağını zannediyorum. Çünkü, çocuk yukarıda belirttiğim durumlarda sorumluluğu yerine getirmediğinde sonucunu hızlı ve açık şekilde görüyor. Buna karşın ev ödevini yapmadığında ise sonucunda ebeveyn veya öğretmenin kızması, eksi vermesi gibi ödevin amacıyla alakalı olmayan sonuçlar haricinde bir sonuçla karşılaşmıyor. Örneğin, spora giderken kramponunu, mayosunu veya formasını çantasına koymayan bir çocuk, o gün spor yaparken onların eksikliğini anında görecektir. Çöpü çıkarma görevini yerine getirmeyen çocuk, sonraki gün evin içindeki kokuyu alacaktır. Fakat, ev ödevini yapmayan bir çocuk o konuyu yeterince bilmediğini kısa zaman içinde fark edemeyecek ve sebep sonuç ilişkisine hızla gidemeyecektir.

Akademik başarı konusu ile aklımdaki ilk soru işareti gerçekten akademik başarının yukarıda belirttiğim kayıpları karşılayabilecek kadar önemli bir kazanım olup olmadığı hususunda. Çok net şekilde ben olmadığı kanaatindeyim. Bununla birlikte, derslere karşı ilgisini kaybeden belki tepki oluşturan bir çocuğun ev ödevi yaparak daha iyi bir başarım gösterip gösteremeyeceği konusunda da şüphelerim var. Çocuklara konuları pekiştirmeleri için verilecek ödevler yerine ailelere çocukların öğrendikleri konular iletilerek gün içerisinde bu konuların da geçtiği sohbetleri çocukları ile yapmaları istenebilir. Bu yöntemle aile içinde bir etkileşim olacağı gibi çocuğun öğrendiği konuları farklı bir ortamda da aklından geçirmesi sağlanacaktır. Velev ki bu yöntem akademik başarıya ev ödevi kadar fayda sağlamasın, bunun bir çocuğun genel iyi olma haline ev ödevi yapmaktan daha üstün bir katkısı olacağı izahtan varestedir.

Sonuç olarak ilkokul seviyesinde ev ödevinin katkısından ziyade zararı olduğunu düşünmekle birlikte çocukta aile ve okul ikiliği yaratmamak adına bu duruma kerhen katlanmak durumundayım. İlkokul seviyesinde durum böyleyken, ortaokulda emin olmamakla birlikte lise döneminde limitli bir ev ödevinin faydalı olabileceğini tahmin ediyorum.

Outliers’ın Ardından

Gladwell’in Outliers kitabını yeni bitirdim ve ardından aklımda kalanları not almak istedim. 2008 yılında yayınlanmış olmasına ve daha önce kitabı duymuş olmama rağmen okumak için ancak fırsat buldum. Kitabı okurken farkettim ki kitabın bazı bölümlerini farklı mecralarda farklı sebeplerle duymuşum ve asıl kaynak burasıymış.

Kitaptan temel olarak aklımda kalan şey, sanırım kitap da bunu amaçlıyor, alışılmışın dışında olacak kadar büyük başarılar göstermek için gerekli tüm sebeplerin bir arada bulunması gerektiği. Bu durum Anna Karanina’nın başındaki mutlu evlilikler birbirine benzer ama dağılmış evliliklerin birbirinden farklı sebepleri olabilir minvalindeki cümlenin düşündürdükleri ile benzer fikirleri kafamda canlandırdı. Kitabı okuyarak alışılmışın dışında başarı göstermeyi bekliyorsanız muhtemelen yanlış yerdesiniz. Bu kitabı okurken bir outlier olmak için gerekli olan koşullara ve meziyetlere ya zaten sahipsinizdir veya sizin için ihtimal kalmamıştır.

Kitaptan alışılmışın ötesinde bir başarıya sahip olmak için koşulların neredeyse doğduğunuz günden itibaren bunu hazırlıyor olması gerektiğini çıkardım. Muhakkak ki kişisel teknik ve sosyal kabiliyetler başarı üzerinde etkili ama bu kabiliyetlerin inkişaf edeceği ve değer göreceği bir ortam yoksa başarının gelmesi mümkün değil.

Bu kitabı okuduktan sonra muhtemelen bir outlier olamayacağınızı farkedeceksiniz. En azından ben bunu farkettim. Bu durum zihnimde birbiriyle çekişen iki farklı düşüncenin uyanmasına sebep oldu. İlki olumsuz olduğunu düşündüğüm, madem işler benim uğraşımdan bu kadar uzak ve önemli şekilde şansa dayalı hayatta bir şeyler ortaya koymak için kendimizi yıpratmaya gerek yok çok da uğraşma minvalinde bir düşünce. İkincisi ise muhteşem sonuçlara ulaşamayacak olsan da yılın 360 günü gün doğmadan kalkanların ortalamanın altında bir noktada kalmayacak olduğu düşüncesi. Eğer zihnimde ilk düşüncenin baskın gelmesine izin verirsem muhteşem bir çıktı bir yana dursun herhangi bir ürünün oluşması dahi pek olası değil. Öte yandan azimle çalışmaya devam edersem hayatın bana sunduğu fırsatları tüm şansızlıklara rağmen outlier seviyesinde olmasa da ortalama üzerinde bir değere dönüştürmek ihtimali var. Ben bu ihtimal için elimden geldiğince gayret göstermek niyetindeyim.