Tag Archives: cso ada ankara

Chris Botti Konseri’nin Ardından

Hayatımda dinlediğim en iyi konsere bu akşam katıldım. Eve geldiğimde hissettiklerimi not etmek istedim. Etkinlik çıkışlarında dönüş yolunda hep birşeyler dinlerim ama bu sefer konserin kafamda biraz daha devam etmesini istedim ve sadece sürdüm.

Konseri bir caz quartete eşlik eden senfoni orkestrası ve dört konuk müzisyenden oluşuyor şeklinde tanımlayabilirim. Fakat senfoni orkestrasını da beşinci konuk gibi de düşünebiliriz.

Kemanın bulunduğu bölümlerde senfoni orkestrası ile birlikte konçerto ve cazın füzyonü tadı aldım. Büyük bir orkestranın katkısı ile keman bölümü çok görkemli bitiriş yaptı. Bu boyutta bir orkestra olmadan o kısım aynı coşkuyu oluşturabilir mi diye aklıma takıldı.

Caz müzikte en beğendiğim enstrüman sanırım saksafon ve bu akşam çok yetenekli bir saksafon müzisyenini dinledim. Hem solo kısımları hem de diğer sanatçılarla etkileşimi etkileyiciydi. Chris Botti’nin de bir pirinç enstrüman virtüözü olması sanırım saksafon için bu yeteneği ekibine dahil etmesinde etkili olmuştur.

Konser boyuncu diğerlerine kıyasla en zayıf kalan enstrüman bence piyano oldu. Fakat, davul enfes müziğinin yanına kattığı akrobasisi ve gösterisi ile olası tüm eksikleri kapattı diye düşünüyorum. Vokal ve kontrbasın düet yaptığı bölümde aklıma Devlet Tiyatrolar’ının Kontrabas oyununda kontrbas sanatçısının enstrümanına en uyumlu sesin mezzo-soprano olduğunu söylemesi geldi. Caz gruplarında her daim biraz arkadan kalan kontrbas mezzo ile birlikte olduğu kısımda parladı.

Konserin sonu o kadar yüksek bitti ki ilk kez bir konserde bis yapılmasın istedim. Çünkü, ne çalınsa artık o seviyenin altında kalacaktı. Sanırım ekipte bu durumun farkında ki alkışları karşılıksız bırakmadan ama çok da uzatmadan performansı tamamladılar. İyi ki katıldım dediğim bir konser oldu, umarım bu seviyede etkinlikler daha sık olur ve ben de dinleme fırsatı yakalarım.

Carmina Burana’nın Ardından

Başkent Kültür Yolu Festivali kapsamında sahnelenen konser hakkındaki fikirlerimi ve hissettiklerimi paylaşmak istiyorum. Eser geçtiğimiz yıl düzenlenen festivalde de açılış gününde seslendirilmiş idi ve o performansa maalesef ben katılamamıştım. Bu sene de aynı eserin sahneleneceğini gördüğümde hemen bilet aldım. Klasikleşmiş, popüler olmuş bu eseri canlı olarak dinlemek istiyordum. Özellikle koro veya solist vokal performansı olan klasik müzik eserleri bende daha yüksek bir dinleme isteği uyandırıyor. İnsan sesini herhangi bir araçtan geçmeden doğrudan dinlemek hoşuma gidiyor. Belki de bu sebeple operaları daha çok seviyorum. Aynı durum enstrümanlar için de geçerli aslında, herhangi bir elektronikle etkileşime girmeden enstrümanları çıplak sesleri ile dinlemek daha keyif verici.

Konserde tabii ki haber programlarından alışık olduğumuz o fortuna bölümü herkes gibi benim de en beğendiğim kısım oldu. Buna karşılık, dinleyicilerin büyük bölümünden ayrılıdığım bir nokta eserin yavaş kısımlarının da benim için ilgi çekici olması. Seyircilerin ekserisinin düşük tempolu bölümleri heyecan verici bulmadığını düşünmeme sebep olan temelde iki done var. İlki bölüm aralarında heyecana gelip alkışlayan kişiler çoklukla yüksek tempolu bölümlerden sonra kendilerini kontrol etmekte güçlük çekiyorlar. Buna mukabil, hüzünlü bölümlerin sonunda sanatçılara olan beğenisini göstermek adına kendini dizginleyemeyen bir tek kişi dahi olmuyor. İkinci gösterge ise seyircilerin bir kısmının alkışlarına hakim olmayı başardıkları bölümlerde öksürüklerine hakim olamaması.

Soprano Görkem Ezgi Yıldırım solistler arasında bana göre en etkileyici sese sahipti. Eserde tenora ayrılmış kısım kısaydı bu sebeple olumlu veya olumsuz bir hissiyatım olmadı. Lakin, bariton maalesef ,bana göre, konserin zayıf halkasıydı. Ayrıca birinci piyanodaki icracı da benim gibi bir amatörün dikkatini çekebilecek seviyede yüksek bir performans gösterdi.

Konser hakkında aklımda kalanları hem konserin üzerinden zaman geçtikten sonra hem de yazarken dahi araya günler girince böyle bölük pörçük not etmiş olayım. Son söz olarak Carmina Burana fırsat yakalayanların bir kez olsun dinlemelerini önereceğim klasikleşmiş bir eser. Bu konserde orjinaline uygun olarak yaylı ve nefesliler olmadan sadece piyano ve ritim ekibi ile icra edildi. Bir kez de diğer unsurların da bulunduğu bir versiyonunu dinlemek isterim.