Sağlığın tanımını kişinin fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan iyi olma hali olarak yapıldığını katıldığım bir konferansta duymuştum. Daha sonra araştırdığımda tanımın Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapıldığını öğrendim. Zannediyorum yazının başlığını ve ilk cümleyi okuyunca bundan sonra söyleyeceklerimi tahmin etmek zor değil. Covid19’un fiziksel sağlığımızı tehdit ettiği açık bir gerçek fakat fiziksel sağlığımızı korumak adına ruhsal ve sosyal sağlığımızdan, hatta fiziksel sağlığımızdan da çok fazla ödün verdiğimizi düşünüyorum.
Tüm günü kapalı bir yerde geçirmenin insana göre olmadığını zannediyorum. Kısa bir süre, bir hafta kadar, zorlanarak da olsa buna katlanılabilir diye düşünüyorum. Fakat, bunun ötesinde sadece kapalı alanlarda kalmak benim ruhumu daraltıyor. İki ayı aşkın süredir akşamları ve hafta sonları sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Bu durum, benim gibi hafta için tam gün çalışan insanlar için açık havadan ve güneşten yeteri kadar istifade edememe anlamına geliyor. Özellikle bu sürecin günlerin en kısa olduğu döneme de rast gelmesi ile güneşi göremeden biten günler oldu. Bu aktardıklarımın ruhen sağlıklı bir yaşam olduğunu söyleyemeyiz diye düşünüyorum. Anlattıklarım psikolojik gelişimi ve dengesi iyi bir durumda olan yetişkin insanı bile huzursuz ediyorken, aynı koşulları çocukların da yaşadığını unutmayalım. Doğayla, canlılarla, insanlarla etkileşime girip yeni duyguları deneyimlemesi gereken çocuklar biz yetişkinlerden çok daha sert kısıtlamalarla karşı karşıya. Bu durum onların gelişmekte olan ruhsal sağlığını bozup belki kalıcı problemlere sebep olacak. Gün içerisinde haberlerde sürekli salgın hakkında yapılan korkutucu haberler ve temizlik üzerin çekilen, bence, aşırı dikkat ilerde çocukların anlamsız korkular yaşamasına sebep olabilir.
Pandemi tedbirlerinin sosyal sağlığını olumsuz etkilememiş bir kişi dahi olduğunu sanmıyorum. Tedbirlerin temeli insan etkileşimini azaltarak doğrudan sosyal ilişkilerimize kısıtlama getirmek üzere kurgulanmış durumda. Bu durum aynı evde yaşadıklarınız hariç olmak üzere sevdiklerinizi daha az görmek onlarla daha az etkileşime girmek anlamına geliyor. Zannediyorum ki bu durumu tam bir iyilik hali olarak tanımlamak mümkün değil, yani sağlıksız bir durum. Ruhsal sağlık konusunda bahsettiğim çocukların bundan daha fazla etkilenmesi durumu aynı şekilde, belki daha yoğun, sosyal sağlık konusunda da geçerli. Aldığımız tedbirler çocuklarımızın geleceğinde düzeltilemez sosyal sorunlara sebep olabilir.
Son olarak, fiziksel sağlığımızı daha güvenli hale getirmek için aldığımız tedbirlerin farklı fiziksel sağlık sorunlarına sebep olabilme ihtimalinden bahsetmek istiyorum. Sokağa çıkma yasakları ve birçok yerin kısıtlı çalışması sebebiyle daha az hareket eder hale geldiğimizi düşünüyorum. Hareketsizliğin kas-kemik rahatsızlıkları, obezite gibi çeşitli problemlere yol açtığı genel çevreler tarafından biliniyor. Biz Covid19’dan kaçarken pandemi öncesinde de hızla artmakta olan hareketsizlik sebepli başka hastalıklara tutulma ihtimalimizi de artırıyoruz diye düşünüyorum.
Sonuç olarak bir tehditten kaçarken sağlığımız açısından birçok yeni tehdit oluşturduğumuzu muhakkak göz önünde bulundurmalıyız ve tedbirleri gevşeterek çok daha makul seviyelere çekmeliyiz. Var olan kısıtlamaların gevşetilmesinin pandemi sebebiyle daha fazla kişinin yaşamını yitirmesine sebep olabileceğini biliyorum. Yaşadığımız problemin herkes için kazançlı olacak bir çözümü yok gibi görünüyor, bu durumda Covid19 sebebiyle daha fazla büyüğümüzü kaybetmek mi yoksa tedbirler sebebiyle fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak arızalanmış bir nesil mi çelişkisinin içindeyiz. Ben bu durumu savaşa benzetiyorum ve gelecek özgür, gelişmiş günler için maalesef şehitler vermek zorundayız diye düşünüyorum.